Aydın Mısın?
Prof. Dr. Aykut Namık Çoban’dan aldığım Sosyal Çevrebilime Giriş Dersi eğitim hayatım boyunca aldığım en verimli dersti. Aykut Hoca inanmış bir düşünürdür. Yazdığını yaşar. CV’sine bir işçi çocuğu olarak dünyaya geldi diyecek kadar sahiplenir yazısını. Ders biterken sordu: “Arkadaşlar bu dersi ileride alacaklar için neyi daha farklı yapmalıyız?”
Belki de yüzlerce öğrencisine sorduğu ve hemen hepsinin iki kelime etmeden geçtiği, dijital çağa uyum sağlayamayan 13. yüzyıldan kalma akademik alışkanlıklara karşı benim uzun bir söylencem vardı.
“Hocam” dedim “Profesör, hiç kimse sizi okumuyor.” yazısına atıfla, hakemli bir dergide yayınlanan akademik bir makaleyi yalnızca 10 kişi okuyor. Bilimdeki yayın hızı inanılmaz arttı. Bu fikirleri halkla buluşturmamız lazım. Bunun için bazı önerilerim var. İlki, dersi uygulamalı işlemek. Çevre örgütlerine ziyarete gidelim. Örneğin ben Fransa’ya kültürlerarası öğrenme eğitimine gittim. İlk iş herkesi bir farklı kültürlerin çalıştığı bir kuruluşa gönderdiler ve sunumunu yaptırdılar. Buna benzer şekilde, bizde çevre örgütlerine gitseydik, bir Mamak Çöplüğünü görseydik iyi olurdu hocam dedim.
İkinci olarak, dersi online’a çekebilecek yolları araştırmamız lazım. Bunun ilk yolu öğrenciler arası işbirliğini geliştirecek çalışmalar yapmak. Ortak ödevler hazırlama ve bu hazırlanan ödevleri, okunmaya değer olsun olmasın, internette paylaşma. Büyümeme (Degrowth) teorisini kimse bilmiyor. Burada dokuz kişi okuma yaptık. Size verdik ve gitti. Dil bilmeyen birisinin bu bilgiye erişebilmesi çok zor.
Üçüncüsü, videolar bugün sanal dünyanın en önemli araçları. Keşke ödev hazırlarken akademik çalışma değil, kamu spotu gibi video çektirseydiniz. Bakın dönem içinde beni en çok etkileyen Akıntıya Karşı belgeseli oldu. Biz bunun basitlerini ekipler halinde yapabilirdik. Cebimizde artık her türlü videoyu çekecek telefonlarımız var. Boğaziçi Üniversitesi ile bu yıl biz mesela bazı öğrencilerin kamu spotu çalışmalarına danışmanlık sağladık.
Sonra ekledim. İsveç’te üniversitelerin halkı aydınlatma görevi var. Ülkemizde yok. Ülkemizde düşün dünyası kapalı kapılar ardında. Türk aydını halkına yabancı. Mimar en büyük binayı çizmeye uğraşıyor, mühendis en yüksek binayı dikmeye. Evsizlik, yoksulluk gibi konular aydının dünyasına giremiyor. Aydını ve fikirlerini fildişi kulesinden halka indirmek gerekli. Toplumun elitleri olan aydınların toplumsal sorunların çözümünde ana aktör olmaları sağlanmalı.
Yabancılaşmış aydın, olsa olsa daha çok eşitsizlik ve sosyal problem getirir.
Aydın mısın?
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol.
Rıfat ILGAZ
Bu yazı, Sosyal Garaj Dönüşüm Öncüsü Abdullah OSKAY tarafından yazılmıştır.
Yorumlar
Yorum Ekle